'ESKİ ZAMANLARDA ZEVK SEFASINA DÜŞKÜN BİR SULTAN YAŞARMIŞ'
Sultanın en büyük zevklerinden bir tanesi de ava çıkmakmış. Sultanın asil, soylu hayvanları varmış ancak sultanın iyi bir hayvan bakıcısı yokmuş.
Ülkede namı yayılan bilge bir bahçıvanın haberini alan sultan bahçıvanı sarayında çalışmak için davet etmiş.
derken..
Bahçıvan saraya gelmiş.
Sultan bir gün kendisine hediye edilen bir tayı bahçıvana teslim edip;
“Bahçıvan efendi bu tay asil mi asil bir tay,
onu tımarlayıp güzelce bak”demiş.
Bir gün bahçıvan bahçe işleriyle uğraşırken sultan yanına gelmiş
“Bahçıvan efendi nasıl bizim tay”
diye sorunca,
bahçıvan;
“İyi iyi olmasına sultanım,
aslı hu nesli hu” cevabını vermiş.
Sultan;
“Nasıl yani?”
deyince, bahçıvan;
“Sultanım, asil bir atın sırtına sinek, böcek konduğunda bunları kuyruğuyla kovalar ancak bizim tay adeta bir öküz ve inek gibi kafasını çevirip ağzıyla sinekleri kovalıyor”
demiş.
Buna şaşıran padişah av dönüşü tayı hediye eden adamı bulur ve tay hakkında birkaç soru sorunca.
Tayı hediye eden adam şunları anlatır;
“Bey,
bizim tay doğduktan hemen sonra annesi öldü ve tayı bizim inek emzirdi,
yani tay buzağılarla büyüdü”
deyince,
meselenin sırrı anlaşılır.
Sultan bahçıvanın bu bilgeliği karşısında şaşırır ve bahçıvanı ödüllendirmek ister ve saraya döndüğünde;
“Aferin sana bahçıvan efendi!” der
ve adamlarına;
“Götürün bahçıvana iki tas fazla yemek verin”
diye emreder.
Başka bir gün sultan'a güzel görünüşlü iri bir hindi hediye ederler ve sultan hindiyi bahçıvana teslim eder.
Bunun çok güzel ve soylu bir hindi olduğunu,ona çok iyi bakmasını söyler bahçıvan efendiye.
Bahçıvan hindiyi alır yerine koyar ve bakımını yapar.
Bir müddet sonra yine sultan bahçıvanın yanına varır ve hindiyi sorar,
bizim bahçıvan;
“İyi iyi olmasına da sultanım aslı hu nesli hu”
cevabını verir.
Sultan biraz gergin bir şekilde; “Bahçıvan efendi hadi tayda bir sıkıntı vardı bunun neyi var”
diye sorunca
BAHÇIVAN :
“Sultanım asil olan bir hindi öteceği zaman, kabarır kabarır, ibibiği masmavi olunca başlar ötmeye, bizim hindi kabarıyor kabarıyor ibibiği masmavi oluyor tam ötecek, kafasını suya daldırıyor ,
anlayacağınız bunun da soyunda bir bozukluk var”Der.
Buna çok şaşıran padişah işin aslını öğrenmek için soluğu hindiyi hediye eden hanede alır,
hanenn sahibi hindinin yumurtasını ördeğin altına koyduklarını ve hindinin ördek yavrularıyla birlikte büyüdüğünü anlatır.
Padişah bahçıvanın bilgeliğine hayran kalır,
yaşadıklarına şaşırır
Saraya dönen Padişah adamlarına; “Götürün bahçıvan efendiye üç tas en güzel yemeklerden verin”
diyerek ödüllendirir.
Bir seher vakti sultan bahçede yalnız başına dolaşırken, bahçıvanın düzenleyip mükemmel hale getirdiği bahçeyi seyre dalar.
İleride çalışan bahçıvan gözüne ilişir ve ona doğru yaklaşır.
“Nasıl keyifler bahçıvan efendi” diye sorunca, bahçıvan;
“Aslı hu nesli hu efendim”deyince
Bahçıvanın bilgeliğine kesin kanaat getiren sultan bir an afallayarak düşünmeye başlar,
acaba bahçıvan niye kendisine böyle demiştir.
Merakını dizginleyemeyen sultan bahçıvana yanaşır ve sessizce; “Efendi açık konuş yoksa bizde de mi bir problem gördün?”
diye sorar.
Bahçıvan sultana dönerek;
“Olur mu efendim, siz bizim haşmetli sultanımızsınız ve lakin bu sırrı gidin annenize sorunuz” deyince, sultanın içinde fırtınalar kopar.
Gidip yaşlı annesine bu soruyu nasıl sorsun?
Sultan Ya bahçıvan yanılıyorsa, ama bu kadar bilge bir insan ya söylediği doğru çıkarsa halim nice olur diye düşünürken cesaretini toplar ve gider artık son demlerini yaşayan annesine,
durumu nazikçe anlatır.
“Annesi durur,
sıkıla sıkıla başlar anlatmaya;
“Oğul, babanla evlendiğimizde baban çok yaşlıydı,
ben daha 15 – 16 yaşlarında genç, güzel bir kızdım.
Gençliğimin duygularına kapılıp bir hata ettim ama kimsenin bir haberi olmadı,
sen bizim sarayının aşçısının oğlusun demez mi!
Hakikati öğrenen sultan bahçıvana “Ey olayların perde arkasından bizlere sırlar sunan değerli insan, nasıl oldu da tay, hindi hakkındaki gizli sıra erdin,
sonrasında benim de gizli sırrımı açığa çıkardın,
bu nasıl bir bilgeliktir söyle bana”…
Bahçıvan;
“Ey yüce sultan,
sultan olmuşsun ama,
sultanlık cömertlik ister,
sultan dediğin bol bol dağıtır ki etrafındakileri kendine bağlasın, insanlar ona muti birer nefer olsun.
Ben her hakikati ortaya çıkardığımda;
“Götürün bahçıvana iki tas aş daha verin dedin durdun.
Oysa ki Asil ve Soylu Sultan dediğin kişi;
“Al sana iki kese altın”
derdi demiş ve eklemiş:
Bir şeyin aslı ne ise neslinden neşet eden de ona benzer....