Çözüm süreci ve oyalama taktiği

30 Nisan 2015 - 11:20

Yaklaşan seçim sürecinde yaşanan çekişmelerin bir nebze de olsa gölgesinde kalan çözüm süreci ile ilgili tartışmalar sürüyor. 7 Haziran seçimlerinden sonra ise sürecin hangi seyirde devam edeceği şimdiden merak konusu.

Çözüm süreci kapsamında gerçekleştirilen Dolmabahçe Mutabakatı ve sonrasında sürecin seyri ile ilgili bir yazı kaleme alan BUGÜN Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt süreçle ilgili belli başlı 4 ihtimalin olduğunu belirtti.

İşte Erhan Başyurt'un "Çözüm süreci ve ‘oy’alama taktiği" başlıklı o yazısı...

Cumhurbaşkanı Erdoğan çözüm sürecine ilişkin şaşırtıcı açıklamalarda bulundu.

2011 Diyarbakır mitinginde “Bu ülkede Kürt sorunu vardır, adına Güneydoğu sorunu deyin, ne derseniz deyin. Ölene kadar Kürt sorunuyla mı yatıp kalkacağız” diyen Erdoğan bu kez, “Kürt sorunu yoktur. Var demek ayrımcılıktır” şeklinde konuştu.

“Zaman zaman taraflar diye ifade kullanıyorlar. Kimsin de tarafsın? Bu ülkede tek başına devlet vardır. Siz vatandaş olarak haklarınızı alırsınız. Siz masaya oturamazsınız. Böyle bir masa yok. Böyle bir masa olduğu anda Türkiye Cumhuriyeti Devleti olmaz…”

Erdoğan’ın yukarıdaki sözlerine de İmralı Müzakere Heyeti Sözcüsü sıfatıyla HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder çok net cevap verdi:

Süreç Erdoğan’ın talimatıyla başladı

“Ortada bir masa var. O masa da yaklaşık üç ay önce kuruldu. İki tarafına oturan insanlar var ve defalarca bu masada taraflar olarak toplantı yapıldı. Tarihi Dolmabahçe Mutabakatı da bu masada sağlandı. Bu masanın adı ‘Barış ve Demokratik Çözüm Masası’dır…”

Çok daha ilginci hem Oslo hem de İmralı ile görüşmeler bizzat Erdoğan’ın bilgisi dâhilinde ve izni ile başlatıldı.

Yine Erdoğan başbakan iken 14 Temmuz 2014’te çıkarılan 6551 nolu yasa ile Kamu Güvenliği Müsteşarlığı, “Çözüm süreci kapsamında yapılan çalışmaların koordinasyonu ve sekretarya hizmetleri” ile görevlendirildi.

Aynı kanun ile “Gerekli görülmesi hâlinde, yurtiçindeki ve yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlarla temas, diyalog, görüşme ve benzeri çalışmalar yapılmasına karar verir” denilerek görüşmelere yasal imkân sağlandı.

Bu kapsamda görev ifa eden kamu görevlilerine de “hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz” denilerek yasal zırh getirildi.

Çözüm Süreci Kurulu resmen kuruldu

Çözüm sürecinin kurumsallaşması kararı da Erdoğan’ın Köşk’e çıkmasından bir buçuk ay sonra 1 Ekim 2014’te Resmi Gazete ’de yayımlandı.

Yasa ile “Çözüm Süreci Kurulu” ve “Kurumlararası İzleme ve Koordinasyon Komisyonları” kuruldu.

“Sorunun parçası olan aktörlerle temas, diyalog ve benzeri çalışmalar” da görevleri arasında açıkça yer aldı.

Sonuç olarak Erdoğan’ın sözleri, geçmiş açıklamaları, sürdürülen görüşmeler, yasal düzenlemeler, muhatap olarak kurumsallaşma kararı ve Dolmabahçe Mutabakatı ile uyum arz etmiyor.

Dört ihtimal öne çıkıyor

Öyleyse bu açıklamalar neden yapılıyor? Bununla ilgili dört ihtimal öne çıkıyor.

Birincisi, Erdoğan ve AK Parti hükümeti başından beri “arka arkaya gelen seçimleri çatışmasız bir ortamda atlatmak” amacıyla masaya oturdu. Önümüzdeki 3 yıl seçimolmadığı için süreci askıya alacak.

İkincisi, çözüm sürecinde artık görünür ve hissedilir adımlar atılması gerekiyor. Genel af, eve dönüş ve yerel yönetimlere özerklik gibi kamuoyunun hassas olduğu adımları atmaya cesaret gösteremedikleri için süreci askıya alıyorlar.

Üçüncüsü, çözüm süreci üzerinden HDP ile Anayasa’yı değiştirmek ve başkanlık sistemine geçiş öngörülmüştü. HDP’nin “Erdoğan’ı başkan seçtirmeyecekleri” şeklindeki kamuoyunda bağlayıcı açıklamaları nedeniyle süreç soğumaya terk edildi.

Dördüncüsü, AK Parti çözüm süreci sayesinde önceki seçimlerde seçmen desteğini artırırken, yerel seçimlerde bölge insanının artık HDP’ye yöneldiğini gördü. Son anketler HDP’ye kayışın daha da arttığını, buna karşılık milliyetçi tepki oylarının da MHP’ye akmaya başladığını gösterdi.

Taktiğin sonucunu 7 Haziran gösterecek

Çözüm süreci askıya alınarak HDP’ye kayışlar, sert milliyetçi söylemlerle de MHP’ye kayışların önüne geçilmek ve AK Parti’nin oy kaybını azaltmak hedefleniyor.

Seçimler sonrasında “çözüm süreci”ne kaldığı yerden devam edilecek. Hükümet, Kobani eylemlerinden sonra da kamuoyuna sert söylemler ederken, çözüm sürecini kurumsallaştırma ve Dolmabahçe Mutabakatı’na giden adımları “masada gizli görüşmeler” ile atmayı başarmıştı.

Dört ihtimal arasından sonuncusunun ağır bastığını söyleyebiliriz. Ancak seçmen tabanının birbiri ile yüzde yüz ters bu tarz açıklamaları, söylem ve icraatlar arasındaki zıtlık ve uçurumu daha ne kadar satın alacağını tahmin etmek çok zor.

7 Haziran seçimleri şu ana kadar saat gibi işleyen “oy”alama taktiğinin bir kez daha tutup tutmayacağının da göstergesi olacak.