BÜTÜNCÜL TARIM VE İNSAN OLMAK

22 Ocak 2021 - 23:55

Değerli dostlar 11 yıllık zehirsiz tarım tecrübemizi aktardığımız 1 hafta kadar önce yazdığım BÜTÜNCÜL TARIM ve insan olmak başlıklı yazıyı Dostlarla birlikte güncelledik.

* Ali İhsan ÇİFTÇİ
   Başlık çok iddialı gelebilir sizlere. Merak etmeyin ne insanı kamilden ne teolojiden ne de kutsal metinlerden bahsetmeyeceğim bu yazıda.   Hindistanda 200 bin Çiftçi neden intihar etti? Avrupada Çiftçiler neden intihar ediyorlar? ABD de 600 binden fazla çiftçi nasıl iflas ettirildi ? Şehirlerin süslü ışıklı bulvarların arka sokaklarında yaşayanları neden kimse görmek istemiyor? vb vb   .........  Bu makale sonunda; 5 dönüm tarım arazisi olan bir çiftçinin, ayda 5.000 TL(BEŞBİNTL), yılda 60.000 TL (ALTMIŞBİNTL) kazanabileceğini ya da 30 dönüm arazisi olan bir çiftçinin ayda 28.000 TL (YİRMİSEKİZBİNTL) yani yılda 336.000 TL (ÜÇYÜZOTUZALTI BİN TL) kazanabileceği üretim yöntemini ve tecrübelerimizle uyguladığımız bütüncül tarım yöntemini paylaşıyoruz.   Çiftçiliğin, insanlığın en kadim, en onurlu ve doğası gereği en çok kazandıran mesleği olduğunu unutmamalıyız ve yaşam felsefenizin, TEKAMÜLÜMÜZÜN asli unsuru olduğunu hatırlamalıyız.  Burada sorulması gereken; çiftçilerimiz bu gelir seviyesinde yaşayabilecekken ne oldu da arazilerinde üretim yapmaktan korkar oldular? Neden kırsal alandan kente sürekli bir göç yaşanıyor? Anadolu'nun buğday tenli vefakar insanları neden şehrin keşmekeşini tercih eder hale geldiler? Köyün öte tarafındaki komşusunun tarlasını koruyan, imece kültürünü bilip yaşayan bu insanlar nasıl oldu da apartmandaki karşı komuşusunu yolda görse tanımaz hale getirildiler?    Şehitlerimizin kanlarını dökerek bizlere emanet ettikleri vatan topraklarımızı nasıl oldu da tarım zehirleri ile çoraklaştırdık? En acı olanı da bunu yaparken bir de bunun için üstüne para verdik. Ahiret inancı olanlara soruyorum; hak vaki olup öte aleme geçince şehitlerimize ne diyeceksiniz? Bize emanet edilen toprakları çoraklaştırdık, vatan topraklarının altını üstünü hiçbir canlıya acımadan sömürdük, kuşunu, böceğini, hayvanını, insanını zehirledik mi diyeceksiniz?   Sömürgeci, organik karbondan ve organik azottan nefret eder. Nedeni bizce malum. Böcekler organik azot üretiminin en önemli kaynağıdır. Ne derdiniz var canlı yaşamının en önemli unsuru böceklerle?    Taylorcu, Smithci, Friedmancı vahşi iktisat/ekonomi kurallarının uygulanabilmesi için, önce bilim hurafecileri ile insanların AKLINI kullanmasını engellemek gerekiyordu. Bunun için de hurafeci bir bilim üretilmeliydi ki insanlar bir şey öğreniyoruz derken cahil kalabilsinler! İktisat bilimini bir sürü içi boş kavramlarla doldurarak, içi boş hurafeci bir bilim haline getirdiler. Bunu anlamak için Sayın Dr. Ramazan Kurtoğlu'nun 'Nörofinans' kitabını okumanızı tavsiye ederiz.    Önceleri takas ekonomisi vardı ve israf mümkün değildi, sonra para geldi, hiçbir şey üretmeden paradan para kazanma dönemi başladı ve bu büyük bir insanlık sorununa dönüştü. 'Bir günde milyarder olabilirsin hayali!' satıldı insanlara ve medya ile de sürekli gündemde oldu birkaç şanslı (!) kişi. Ancak ne hikmetse bu sanal yaygara, dönemsel ekonomik krizlerin sonucu evi elinden alınan, sokağa atılan insanları hiçbir zaman duyurmadı. Borsa çıktı, borsa indi, endeksler, kaldıraçlar arasında haberler ile para her daim gündem oldu.Ancak mutluluk ve huzur hayal oldu.    'Bir Ekonomik Tetikçi'nin İtirafları' adlı kitapta; eski bir CIA ajanı, insan onuruna yakışmayacak tüm ahlaksızlıklarını anlatıyor. Burada ahlaksız kelimesi hakaret için değil TESPİT için kullanılmış kibar bir ifadedir. Hurafeci bilim, hurafeci din ve hurafeci sanat; tüm bu süreçte medyanın cambazları oldular. Kısaca; ahlaksızlık yasal hale gelinceş AHLAKSIZLIK olmaktan çıkmaz.    Din, bilim, sanat, insanlık tarihinin en önemli değerleri oldular. Sömürgeci ve beslemeleri bu insanlık değerlerini hurafeci din, hurafeci bilim ve hurafeci sanat haline getirerek, insanlık suçunu maskelemeye devam ediyor ve insanlar cambaza bakarken, birileri habire 10 sentlik kağıtların üzerine 100 dolar yazmaya devam ediyor.    Kapitalizm; ÜRÜNDEN kazanan kültürü, PARADAN kazanan kültüre dönüştürdü sonra da YASADAN para kazanan sürece. Yasa ile para kazandırmama/ürettirmeme uygulamaları ile; insanlığı fakir, aç susuz bırakma vahşetinin tarım alanındaki kısıtlamalara dönüşmesinin en utanmaz örneklerinden biri de bazı ülkelerde kenevir üretiminin yasaklatılmasıdır. Bu konuda detay bilgi için araştırmacı yazar Sayın İsmail Tokalak'ın kitaplarına başvurabilirsiniz.     1 dönüm kenevir tarlası, 25 dönüm ağaca eş miktarda oksijen üretirken, iklim sorununun baş suçlusu gösterilen metan gazının en önemli yok edicisi olan 'sanayi keneviri' sömürgeci tarafından suçlu ilan edildi! Pamuğun en önemli alternatifi kenevire tarım zehiri kullanmak gerekmezken, pamuk üretmek için en ağır tarım zehirleri kullanıldı. O nedenle pamuk tarlalarında ne kuş ne böcek göremezsiniz. Bu çalışmada üretiminde hiçbir zehir istemeyen, ilaç sanayinin ana hammadesi olan kenevir üretiminden ya da sömürgecinin yeni yıldızı GDO'cu Çin'den bahsetmeyeceğiz. Sadece domates, biber ve patlıcandan bahsedeceğiz. Ancak sömürgecinin kenevir yerine pamuk sevdasının altında, toprağı zehirleme amacı olduğunu unutmamak gerekiyor.    Bu makalede özet olarak; tarımdaki sorunların çözümünün ne kadar kolay olduğunu anlatacağız. Çözümsüz gibi görünen, bir sürü latince ve yabancı kavramlarla manipule edilen ve yıllarca insanları ve toprağı zehirleyen çoraklaştıran tarım ve hayvancılık sektörünün, aklımızı kullanınca ne kadar kolay bir iş ve çok kazançlı bir üretim sistemi olduğunu göreceğiz.     Şayet TARIM konusunda hata yapılırsa, ortada ne bilim, ne din, ne de insanlık kalmayacağını anlamalıyız ve önce bunu idrak etmeliyiz. Bunun için de bütüncül tarım yaklaşımının önce insan sonra tüm canlılar ve aslında tüm gezegenimiz için olmazsa olmaz olduğunu rakamlarla göstereceğiz.    Sömürgeciye karşı bir ÖMÜRGECİ faaliyetiniz yoksa, siz zaten bilerek ya da bilmeyerek, sömürgeci beslemesi olursunuz. Sömürgeci sahip olduğu şeytani zekasıyla, insanlıkla ve ahlakla savaşacak gücü olmadığını ve ilahi sistemin daima CANLIDAN YANA tavır alacağını bilir. Bu nedenle, insanlığın sürü gibi güdebilmesi ve nihayetinde yok edebilmesi için, insan türü ile gezegeni ve diğer tüm canlıları birbirine düşman yapmalıydı. Bunun tek yöntemi de insan eli ile dünyayı ZEHİRLEMEKTİ! Maalesef bunu da özellikle son 100 yılda önemli ölçüde başardı.    Tarım arazilerinin baş belası ve başa çıkılamayan zararlısı 'nematodun' artışı ile sentetik kimyasal gübrelerin kullanım miktarını tarihsel olarak karşılaştırınca ne demek istediğim ve nasıl bir gıda çıkmazına doğru sürüklendiğimiz anlaşılacaktır.   Zehir eşittir hijyen, o da eşittir sağlık diye kandırıldık! Önce hayvanları ve virüsleri, vahşi gezegen belgeselleri ile düşmanımız ilan ettik.    Bugün gelinen noktada ise cehaletimiz nedeni ile gezegenimize bilmeden açtığımız amansız savaşın kaybeden tarafı olarak hızla kendi sonumuzu hazırlıyoruz. Diğer tarafta sömürgeci, tüm arsızlığı ile “dünya nüfusu 500 milyonu geçmemeli!” diye oraya buraya taşlar dikerek tapındığı iğrenç egosunun sözde sanal tanrılığını ordan burdan toplama uydurma dinlerle tüm dünyaya sömürgeci beslemeleri ile ilan ettiriyor.     Sonuç olarak; tüm barışçıl, şefkatli yaklaşımına rağmen, aymazlığımız nedeni ile sömürgecinin dolduruşuna gelerek zorla düşman haline getirdiğimiz gezegenimiz de üzerinde yaşayanları, düşman ilan etmiş durumda ve haklı olarak kendi nefsi müdafaa dönemini başlattı.    Hurafeci bilim, bir yandan inekleri küresel ısınmanın sebebi ve sorumlusu gösterip sonra da bunun adına 'iklim sorunu/küresel ısınma' diyor! Oysa konu, gezegenimizdeki insanlığın yok oluşu! Adını doğru koyalım. Bu muhteşem gezegene ne yaptığımızı anlamak için sadece son 100 yılda hurafeci bilim nedeni ile yok edilen insanlara ve canlılara bakmamız yeterli. Bir zamanlar, çocukların başına bile DDT döken sözde bilim adamları ya da küçücük çocuklara kola içirmeyi tavsiye edenlerin gerçek yüzünü görmek zorundayız. Her 10 saniyede bu gezegende bir çocuk açlıktan ölürken, dünya gelirinin % 90'nına el koyan en zenginler listesinde yer alan 1000 kişiyi oluşturan vicdansızlardan bahsetmeye gerek bile duymuyorum. Neyse sömürgeciye bu kadar zaman ayırmak yeterli.     Zehirsiz tarım yani sağlıklı GIDA, insanlık için güvenlik ve varlık sorunudur. Bunu anlamadıysanız ve şayet sağlıksız besleniyorsanız sağlıklı düşünme şansınız yok demektir. Sağlıklı düşünemeyen birinin adının önündeki ünvanlar ya da diplomasının da bir önemi yoktur. Adına büyük ödüller verilen Nobel'in işi bile DİNAMİTÇİLİKTİ! Daha ne anlatalım? Tabi ABD'deki 15 milyon aç insan sayısını 43 milyona çıkaran Friedman'a da ekonomi dalında nobel mükafatı verilmişti birileri tarafından bir zamanlar!    Bir an önce, gezegenimiz ile koşulsuz barış anlaşmasını kabul etmek zorundayız. Bu barış anlaşmasının ilk ve en önemli maddesi zehirleri hayatımızdan çıkarmaktır. Devam eden sayfalarda size bu barış anlaşmasının detaylarını ve uygulama yöntemlerini anlatacağız.    BÜTÜNCÜL TARIM NEDİR ?  Bütüncül tarım; üreticilerin herhangi bir ürün elde etmek için en az çaba ve sermaye ile en fazla geliri nasıl elde edebileceğini gösteren, dışardan girdi maliyetlerini en aza indiren, uygulaması bizler tarafından yapılmış, çok kolay ve kazançlı bir üretim yöntemidir.  Bunun yapılabilmesi için ;  1-Tarım işletmesinin aynı zamanda hayvancılık işletmesi olması gereklidir.  2-Sağlıklı etken maddesi ATA tohumlarına nazaran yok denecek seviyede olan kısır hibrit ve GDO'lu tohumlar kullanılmamalıdır. GDO demek bir canlının patentinin bir şahısa ya da şirkete ait olması demektir. Bir canlının patentini almak nasıl akıl almaz bir uygulamadır!?  3-Yerli ırk küçükbaş ve büyükbaş hayvanların, tarımsal üretim alanının en az onda biri kadar bir alana sahip olmaları gerekir. O arazi o canlıların hakkıdır ve tarım arazilerimizi onlarla paylaşmamız bir doğa kanunudur. Onlar da ağaçlarımız, bitkilerimiz gibi bizim dostlarımız ve mesai arkadaşlarımızdır.    Bir yıl boyunca üretilen her değerden onlara da hakkını vermek zorundayız. Akıl ve ahlak bunu gerektirir. Mutsuz canlıların olduğu yerde bereket; bereketin olmadığı yerde insan olmaz, sömürgeci olur. Bir yandan çevremizi, hayvanları sömürüp sonra da küresel sömürgeciye laf atmak İKİYÜZLÜLÜKTÜR.  4-Kışın yağışlarla elde edilen su, havuzlarda biriktirilmelidir. Bu havuzlar, işleteceğiniz tarım alanınızın alanı x 10 ton su olarak düşünülmelidir. Yani 30 dönüm alanda üretim yapıyorsanız, 300 ton su biriktirmelisiniz. Bu su, sizin ve diğer canlıların kara gün dostu, can simidi olacaktır.    5-İster 10 dönüm, ister 100 dönüm, ister 1000 dönüm tarım araziniz olsun, her üretim alanında 1 çeşit meyve olmak üzere en az 3 çeşit tarımsal ürün üretilmelidir. Yani 30 dönüm tarlası olan bir çiftçi, bunun 3 dönümünü büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştirmeciliğine, 2 dönümünü alt yapı vb çalışmalar için (binalar, depolar, ürün işleme alanları, kişisel tüketim ürünleri vb) ayırmalıdır. Kalan 25 dönümün 5 dönümünde bir tür meyve üretirken, 20 dönümde de ürün cinsine göre 3 çeşit satılabilir sebze üretmelidir. Örneğin 10 dönüm domates, 5 dönüm biber, 5 dönüm patlıcan gibi. Bu sayede herhangi bir üründe pazar sorunu veya bir başka sorun olursa diğer ürünlerinden kazanabilmelidir. Ürün çeşitliliği olan, ata tohumu kullanan çiftçi ne faiz batağına saplanır ne de tohumsuz kalır.    6-Hayvanlara ait 3 dönüm arazinin; 100 metrekaresi solucan gübresi üretim alanı, 100 metrekaresi çatısı kapalı ahır, (Zemin toprak ve büyükbaş hayvanlar asla bağlı değil. 2 dönüm alanda serbest gezecekler. Bu sayede sağlıklı bir sürümüz olacak tohumlanma ve üreme tamamen doğal olacak. Bu sayede veteriner masrafları en az seviyede tutulabilecek.)  300 metrekaresi suda yetişen azola bitkisi ve mersin balığı havuzu olarak ayrılacak.,  100 metrekaresi çimlendirme/haşıl alanı, 100 metrekaresi ATA tohumundan fide üretim alanı olmalıdır. 100 metrekaresi şayet bağcılık yapmıyorsanız çardaklı üzüm bağı olmalıdır. 200 metrekaresi 50 tavuk ve başlangış için 3 keçiye ayrılmalıdır..    7-Ev, depo vb alanından 500 metrekare nohut ekim alanı olarak ayrılmalıdır. Nohut üretiminde ilaç gübre istemeyen ender tahıl ürünlerimizdendir.     8-Elde edilen ürünlerin en az 5'te biri mümkünse katma değerli ürünler olarak satışa sunulmalıdır. Örnek çiftliğimizde bunları detaylandıracağız. Domates üretiyorsanız üretilen domatesin % 20'sini salça, biber turşusu ya da domates kurusu olmalıdır. Pazara götüremediğimiz hasar görmüş sebzeler çöp olmak yerine onları salça vb ürünler haline getirmek sağlam sebzeler kadar hatta daha fazla kazandıracaktır.    9-Hasat sonu sebze fideleri asla yakılmamalı ya da çöp olmamalıdır. Hayvanların yemediği sebze fideleri Solucanlara yem olarak verilerek hiçbir gübrede olmayan mineral ve besin değerine sahip solucan gübresi elde edebilirsiniz. Domates fidesi önemli bir azot kaynağıdır ve solucanlarınıza vereceğiniz bu fideler sizin bir yıl sonraki bedava solucan gübrenizdir.    Kuru Üzüm , doğal sirke, yumurta ,yoğurt, peynir , kayısı çekirdeği ,nohut bir ailenin olmazsa olmaz gıdasıdır. Sadece bu gıdalarla nesiller boyu tam sağlıklı bir yaşam sürdürebilirsiniz.    Aşağıdaki örnek uygulamada traktör vb gibi teknoloji yatırımları yoktur. İhtiyaç da yoktur.    ÖRNEK ÇİFTLİK HESAPLARI   Aşağıdaki tablo, ata tohumu sebze fidesinden hiç bir tarım zehiri ve kimyasal gübre kullanmayan ve bir fideden 4 kg sağlam, 1 kg hasarlı (çatlak vb) ürün elde edilebileceği hesabı üzerinden ve (Ayaş domatesinden yaklaşık 8 kg ürün alınır. Toprak sağlığı yerine geldikçe bu 13 Kg'a kadar çıkabilir.) Bir inekten 8 kg süt alan ve bir ineğe günde 12 kg yem verilme hesabı üzerinden yapılmıştır. Yemlere haftada 1 defa 2 kg azola bitkisi katkısı hem hayvanlarınızın sağlığını koruyacak hemde mineral takviyesi yapacaktır.Rasyo kontrollerini ayrıca yapabilirsiniz.     Hesaplar sadece domates üzerinden yapılmıştır. Kilo ve ürün birim fiyatını çok düşük tuttuğumuz için, arazimizde 3 çeşit sebze olunca da rakamlar değişmeyecek hatta artacaktır. Ayaş domatesinin toptan satış fiyatınıda 0,80 krş olarak aldığımızda belirtmek isterim. Şayet ürün biber olsaydı üretilen kg düşecek ancak ürün fiyatı daha yüksek olacaktır. Dolayısıyla sonuç değişmeyecektir.  Bir ineğin günde 10 kg yeşil 2 kg kesif yem yediği varsayılmıştır.    Bir yılda 11 inek 11x10x365 = yaklaşık 40 ton yeşil yem ihtiyacı vardır. Haşıl ile bu ihtiyaç 7 ton arpadan, toplam 42 ton yeşil yem ile elde edilecektir. Listeye dahil edilmeyen diğer küçükbaş ve kanatlı hayvanlar için de azolanın besin değerini lütfen araştırın.   Bir yılda 11 inek 11x2 x365 = yaklaşık 8 ton kesif yem tüketecektir. Bu şekilde beslenen yerli ırk bir inekten günde 8 Lt süt elde edebilirsiniz ve bu sütten 0,800 kg kaşar üretebilirsiniz. Uygulamalarımızda bu sonucu 1 yıl boyunca kontrol ettik. Bizim uygulamalarımızda, 9 Lt. yerli ırk inek sütünden 1 kg katkısız kaşar/pişmiş peynir elde ettik. Ancak biz hesaplarımızda 10 Lt. Sütten sadece şirden mayası ile 1 kg Pişmiş peynir olarak kabul ettik. Tecrübeli çifçilerimiz çok daha iyi sonuçlar elde edebilirler. Ve elde edilen peynir miktarı mevsimsel olarak, ve yedirdiğiniz yemlere bağlı olarak +-% 10 civarında değişebilir.  1 ton arpadan çimlendirme/haşıl yöntemi ile 6 ton yeşil yem elde edilir. Bazı kaynaklarda bunun 11 tona kadar da çıkabildiği anlatılır. Ancak biz tüm giderleri en yüksek seviyede gelirleri ise en alt seviyede tablo hazırlamaya karar verdik. Güncel rakamlarda arpa hasat zamanı satın alınıp depolanabilirse arpa fiyatı 0.90 krş civarındadır. Biz arpa fiyatını 1,25 olarak aldık. Aynı şekilde arpa ile birlikte yulaf çimlendirmede yapılabilir. Her ikisindede hayvanlarımızda çok olumlu sonuçlar aldık.    Fide sıraları 1,5 metre aralıkla ve fide araları 50 cm olarak düşünülmüştür. Arazinin çevresine ve fide aralarına tıbbi aromatik bitkilerden lavanta ve kekik ekilerek tarım zararlılarının bir kısmı uzaklaştırılabilmektedir. Diğer zararlılarla profosyonel tarımda doğal (zehirsiz) mücadele yöntemleri ayrı bir yazıda ele alınacaktır. Ancak bu konularda bilgi almak isteyen değerli zehirsiz tarım çiftçi adayları aşağıda paylaştığımız destek hattımızdan diledikleri zaman bizleri arayabilirler. Tercübelerimizi paylaşmak için herhangi bir ücret talebimiz hiç bir zaman olmamıştır.  Bu çalışmalardan sonra görülecektir ki; 30 dönüm arazide çalışan çiftçimiz Ata tohumu sebze ve sadece yerli ırk inek besleyerek hem solucan gübresini kendisi üretti, hem de en zor şartlarda para kazandı ve ilk yıl tüm yatırım maliyetlerini karşıladı.    İki kişilik aile işletmesinde kendilerine de, aylık 4000 tl olan başka bir işte çalışsaydı elde edeceği vazgeçme gelirini de dahil edince 28.000 TL civarında gelir elde etmiş oldu. Dolayısı ile, ilk yıl tüm yatırım giderlerini gelirleri ile karşılasalar en az(9000+4000) 13.000 TL aylık gelire sahip bir çiftçi ailemiz var.   Ev kirası yok, gıda maliyeti yok denecek kadar az. İkinci yıl ise, yatırım maliyetleri olmadığı için çiftçimiz takriben aylık net 28.000 TL gelir elde edecektir.   Sonuç olarak; çiftçilerimizin, Taylorcu, Friedmancı vahşi tarımın riskli tek tür ürün üretme alışkanlığından vazgeçerek; çeşitli ürün sunan BÜTÜNCÜL TARIM tekniği ile zehir, faiz ve patentli gdo sarmalından, vakit kaybetmeden kurtulması gerekmektedir.     Burada olmaz gibi görünen, yani olmayacağına inandırıldığımız muhteşem gelirin elde edilmesindeki en önemli etken; ata tohumu, yerli ırk inek, haşıl/çimlendirme, solucan gübresi ve ürün çeşitliliği entegrasyonudur.  Çalışmalarımız; tamamen zehirsiz, en az nihai ürün, en yüksek maliyet hesaplarına göre yapılmıştır. Tecrübeli çiftçilerimiz çok daha verimli sonuçlar elde edeceklerdir. Özellikle halen kırsal kesimde yaşamını sürdüren çiftçilerimizin genelde ahırları ve birkaç büyükbaş hayvandan oluşan varlıkları vardır.    Bütün bu hesaplarda, herhangi bir kooperatif katkısından tarım teşviği alan ya da ihracat yapan bir çiftçi söz konusu değildir. Tamamen iç piyasaya satış yapan bir çiftçi vardır ve bu çiftçi sayesinde kilosu 10 TL'ye katkısız doğal salça üretilmekte, süt yemi ve GDO'lu yem kullanmayan, doğal kaşarı /pişmiş peyniri üretip 50 TL'ye tüketiciye sunabilen bir çiftçi vardır.     Arazi büyüklüğünü 15 dönüm olarak alırsanız, 2 kişi ile çalışan çiftçimiz tüm gelir ve giderleri yarıya inecektir. Bugün kırsalda yaşayan tüm çiftçilerimiz için 15 dönüm alanda tarım yapmak mümkündür. Dolayısı ile aslında kırsalda yaşam, kentteki yaşam standartlarının çok üzerindedir. 15 dönüm arazisi olan ve köyde kalan çiftçimiz, kira ve mutfak giderlerinden yaptığı tasarrufla zaten en kötü şartlarda bile yaklaşık olarak aylık 8.000 TL geliri ile yaşam sürdürürken, çocukları ile başbaşa güzel ve huzurlu günler geçirecektir. Ayrıca, yazın 8 saat, kışın ise sadece 4 saat çalışacaktır.  15 dönüm arazisi olan/olabilecek değerli çiftçilerimiz, çiftçi adaylarımız kararınızı veriniz. Sabah 7'de servisle yola çıkıp akşam en erken saat 7'de evinize dönüp, 2 asgari ücret gelirine razı olup, birbirinizi ve çocuklarınızla günde 3 saat İLGİLENEMEDEN , geçireceğiniz ev kirasını zorlukla ödeyeceğiniz,her an işten atılma, ekonomik kriz vb sorunlarla karşılaşma riskiniz olan, çocuklarınızın ve eşinizin hava kirliliği ile zehirlendiği bir şehirde aylık 4.000 TL'lik bir aile bütçesi mi istersiniz?  Yoksa ;istediğiniz zaman çocuklarınızla ilgilenebileceğiniz, tertemiz havada, günlük taze yumurtalarınızı aldığınız ve zehirsiz/sağlıklı gıdalarla beslendiğiniz, insanlar için zehirsiz gıdalar ürettiğiniz, kira derdiniz olmayan,15 dönüm arazide aylık 9.000 TL geliriniz olan ZEHİRSİZ ve SAĞLIKLI BİR HAYAT MI?     Tekrar hatırlatmakta yarar var. Yukarıdaki rakamlar en başarısız şartlar için ve yuvarlatılarak verilmiştir. Gerçek rakam 30 dönüm arazide tarım yapan bir çiftçi şehirde ödeyeceği kira ve gıda maliyeti de eklendiği zaman ayda yaklaşık 28.000 TL seviyesinde bir gelir standardı sağlamaktadır.    Yeterli birikimi olanlar, size tarlada 8 saat çalışmak zor gelirse, arazinizde sürekli mesai yapacak bir aileye iş imkanı verebilirsiniz ve aylık yaklaşık 13 000 TL gelirle hiç tarlada çalışmadan, sadece tarlanızda gezerek tertemiz bir ortamda mı yaşamak istersiniz yoksa AVM ye, hastaneye ,postaneye yakın diye gürültülü ve kirli bir havası olan şehirlerde mi yaşayabilirsiniz. Tercih sizin.   Sömürgeciyi ve onun dayattığı yok edici üretim ya da diğer bir deyişle tüketim çılgınlığını bırakıp, Dünya gezegenimize açtığımız savaştan vazgeçmemiz, umudu ile .. Lütfen aşağıdaki tabloyu iyi inceleyiniz.    Son olarak, su toplama havuzundaki kolay kolay hasta olmayan, az oksijenli ortamlarda bile yaşayabilen MERSİN balıklarımızın 3 yıl sonraki gelirlerini hiç konuşmadık henüz. Onuda dolu yağarsa Tarım sigortasında sorun olursa, inekleri kurt kaparsa, domuz tarlaya dalarsa diyecek arkadaşlar için DOĞA sigortamız olarak kenarda bıraktığımız yanıtımız olsun     ***İşletme giderlerinde ailenin kendiside maaş alıyormuş gibi gider hesaplanmıştır. Aslında aileden dışarıya çıkacak işletme maliyeti sadece 99,800-48.000 yani 51,800 TL dir . Köyde yaşayan çiftçi ailesi kira ödemediği ve gıda gideri çok az olduğu için üniversitede bir çocuk okutmuyorlarsa eğer 2 500 TL bir aile bütçesi ilede geçinebileceklerdir.   *Yukarıdaki Tabloya Ziraat Mühendisi Tanju Karan , Ziraat Mühendisi Tufan Çiftci ve Veteriner Hekim İbrahim Gülsüm Özdinçerin çok değerli katkıları olmuştur. Kendilerine içtenlikle teşekkür ediyorum.Haydi iş başına :)    Zehirsiz Tarım Çiftçisi Ekonometrist Ali İhsan ÇİFTCİ    **** BÜTÜNCÜL TARIM ÖZET Yaptığımız hesaplamalarla ilgili özellikle tecrübeli arkadaşlarımızın öneri ve eleştirilerinizi alabilirsem çok sevinirim.   Yatırım gideri : 129.500 TL ,Yıllık İşletme gideri : 99,800.100 TL , Yıllık Gelir : 375,150 TL,      Kar : 275,350 TL Amortisman düşülmüş yıllık net kar 275,350-(129.500/5) = 249,450   Yaklaşık AYLIK KAZANÇ : 5 Dönümde 5.000 TL 15 dönümde 13.000 TL 30 dönümde 28.000 TL    Görüldüğü gibi BÜTÜNCÜL TARIM ile ilk yılda yatırım maliyeti karşılandığı gibi oldukça yüksek bir aylık gelir standardı da sağlamaktadır. Amortismanlar için 5 yıl değerlendirilmiştir. Oysa buradaki demirbaşların % 80 i 10 yıl ve üzeri dayanımlıdır.  Yatırım giderleri için Ziraat bankasının çok düşük hatta 0 faizli kredi imkanları vardır. Ve mümkünse özellikle meyve sebze konusunda tarım sigortası yaptırmak her zaman için akılcı bir yöntemdir. Solucan gübresi ile ürün miktarında % 35 artış olduğu ülkemizde ve dünyada yapılan bilimsel çalışmalarla ispatlanmıştır.   Unutulmaması gereken çok önemli 3 konu vardır   1-Kesinlikle çiftliğinizde ikamet etmelisiniz. Ve çiftçi olduğunuzu asla unutmamalısınız. Çiftçilik boş zamanlarda yan gelir sağlanacak, yada şehirde oturup köydeki tanıdıklar ile yapılacak bir uğraşı değildir. Tekrar hatırlatalım ; Çiftçilik İnsanlığın en kadim en onurlu mesleği olduğunu unutmadan ve yaşam felsefenizin,TEKAMÜLÜNÜZÜN asli unsuru, ve ekmek kapınız olmalıdır.  2-Her yağmurdan sonra doğal zararlılarla mücadele için kullandığınız doğal solüsyonların tekrar edilmesi gerektiğidir.Bu konularda tütün suyu, katı /sıvı kükürt , kekik suyu yada endüstriyel organik 0 kalıntılı zararlılarla mücadele ürünleri kullanabilirsiniz.  3-Üretim çeşitliliğinden ödün verilmemelidir. Yani ne tamamen hayvancılığa nede tamamen sebze meyve üretimine dönülmemelidir. Hayvan sayısı belirtilen oranı geçmemeli, Ve asla tek tür sebze yapılmamalıdır. Ata Tohumu sebze ve Yerli ırk inek den ödün verilmemelidir.  4-Bu gelir tablosu ile çalışan çiftçilerimiz sayesinde Tarımsal arazilerimiz çok daha değerlenecek ve imar gelsede kazansak sorunuda sona erecektir. Yeri gelmişken Antalya Döşemealtında Portakal bahçesini imar alanından çıkartmak için mücadele eden ;”Tarım arazisini betonlaştırmam” diyerek imar dan gelecek rant gelirini red ederek zehirsiz portakallarını döşme altı halk pazarında satan örnek insan çiftçi teyzemizin bir kez daha o mübarek ellerinden öpüyoruz.   5-Tarımsal faaliyetlerde karlılık sezonun kurak yada yağışlı geçmesine göre % 20 civarında ürün rekoltesini etkileyebilir. Ancak Yerli ırkla yapılan bir hayvancılıkta böyle bir sorun olmayacaktır. En çok değişebilecek konu buğday,arpa ,yulaf,mısır vb girdi maliyetleri değişebilecektir. Bununda 30 dönüm arazisi olan bir çiftçimize etkisi gelir seviyesini en fazla Aylık 23.000 TL seviyesine getirir. Her küçük çiftçi bilirki Kırsal alanda aylık 10.000 TL üzeri her gelir seviyesi gerçek bir zenginliktir.  Yukarıdaki tablodaki faaliyetler için bilgi almak ve tecrübelerimizden yararlanmak isteyen tüm üreticilerimiz bizleri arayabilirler. Hiçbir meyve sebze yoktur ki 1 e 10 vermesin. Buna rağmen çiftçimiz neden para kazanamıyormuş sanırım anlaşılmıştır. Ya da nasıl para kazanacağı ...  Soruları duyar gibiyim peki bu ürünler nasıl satılacak? Bir sonraki konumuz solucan gübresi yönetmeliği ve tüketici organizasyonları, kooperatifleri ve satış ve üretimde çok önemli bir yere sahip olan İMECE oluşumları olacaktır.   Paylaştığımız tecrübelerimiz için hiç bir ücret talep edilmeyecektir. Tarım zehirleri ve GDO lu Endüstriyel tarım olmazsa insanlık aç kalır sloganı tamamen anlamsız bir iddiadır. Merak edene rakamlarla anlatırız. Ancak bizi aramadan önce dünyadaki sadece otel ve lokantalardan çöpe giden gıdayı hesaplayın yeter ... Mutlu azınlığın tabağından çöpe giden gıda için tüm toprakları zehirlemek çok mu akılcı ?   Sorularınız için 0 542 241 79 23  Not: Bu kadar açıklamadan sonra hala OT ZEHİRİ kullananları Vicdanları ile başbaşa bırakıyorum.