Artvin halkı altın madenine karşı yeşil nöbetinde

06 Temmuz 2015 - 13:50

Cengiz Holding, Artvin Cerattepe ve Genya Dağı'na altın madeni açmak istiyor.

Cengiz Holding’in Artvin Cerattepe ve Genya Dağı’na altın madeni açmak istemesi üzerine bölge halkı 21 Haziran’dan beri nöbette… Bölgede arıcılık, ormancılık, tarım, tıbbi aromatik bitki üretimi, turizm gibi iş alanlarının olduğunu belirten Yerlikaya ailesindenEmine Yerlikaya da nöbetteki isimlerden… Cumhuriyet’ten Damla Yur’a konuşan Emine Yerlikaya, kendilerinin istihdam teklifleriyle kandırıldığını belirterek şunları ekliyor: “Hep bizi istihdam hikâyeleriyle kandırmaya çalışıyorlar. Barajların hiçbir yararını görmedik, aksine zararını gördük.”

Damla Yur’un Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (6 Temmuz 2015) nüshasında, “Artvinlinin 'Yeşil' nöbeti” başlıklı haberi şöyle:

“Son nefesimize kadar nöbetteyiz, buraya madenci sokmayız. Zaten nöbet biterse nefes alınmayacak. Madenin çıkması demek üstteki yaşamın bitmesi, ağaçların yok olması, sulama ve içme suyumuzun gitmesi demek. Nefes demek orman bize”. Bu sözler Artvin Cerattepe’de nöbet tutan Yerlikaya ailesinin reisi Nurşen Yerlikaya’ya (54) ait. Yerlikaya Artvinli yüzlerce direnişçiden sadece biri. İstedikleri tek şey 20 yıldır peşlerini bırakmayan maden çıkarma hevesinin son bulması.

Nöbet çadırı

Kentin merkezine 8 kilometre uzaklıktaki Kafkasör Yaylası’ndayız. Cerattepe ve Genya Dağı’ndaki bu ormanlık alan altın madenine açılmak isteniyor. İşadamı Mehmet Cengiz’e ait Cengiz Holding’e karşı 2012 yılından beri bölge halkı ciddi bir mücadele yürütüyor. Son günlerdeyse mücadele ormanlık alanda kurulan nöbet çadırıyla gerçekleşiyor. Eğer burada nöbet tutulmazsa şirket kazıklarını çakacak ve orman bölge müdürlüğü şirkete yer teslimi sağlayacak. Oysa Cerattepe’de 2012 yılında başlayan mahkeme sürecine ilişkin 2014 Aralık ayında yürütmeyi durdurma kararı çıkmıştı. ÇED iptal kararıysa 2015 Ocak’ta çıktı. Rize İdare Mahkemesi kararına göre Cerattepe’de dava konusu yerde madencilik yapılamazdı.

Dört koldan...

Şirket kararı Danıştay’da temyiz etti. Dosya hâlâ Danıştay’da beklemedeyken şirket genelgeye dayandırarak önceki ÇED raporundaki eksikliklerin giderildiğini öne süren yeni bir ÇED raporu hazırlattı. Orman bölge müdürlüğü izin raporunu 16 Haziran günü imzaladı. Ertesi günse Orman ve Su İşleri’ne iletilen rapor kabul görüp geçirildi. Orman bölge müdürlüğünün 2011’de, 2013’te “hayır” dediği raporlar şimdi “kamu yararına” dönüştüğünü, şirketin mahkeme kararını yok sayıp genelgeye dayanılan yeni ÇED raporuyla alana girmeye çalışıldığını belirten halksa 21 Haziran gününden bu yana dört koldan nöbette.

‘İş teklif ettiler’

Nöbet alanına vardığımızda ailenin reisi Nurşen Yerlikaya yakılan ateşin önünde. 12 saat ayrılmayacakları mücadelelerini şöyle anlatıyor: “Buraya gelin geldim. Maden yapılmak istenen alanda 23 dönüm arazim var. Şehirde yaşıyorum. Bu projenin bizim hayatlarımızı nasıl talan edeceğini biliyorum. İki çocuğum da jeoloji mühendisi. Şirket çocuklarıma bu projede çalışmaları için iş teklifinde bulundu, çocuklarım kabul etmedi. ‘İşsiz, aç kalırız yine de Artvinimize bunu yapmayız’ dediler. Bunun için son nefesimize kadar nöbetteyiz, buraya madenci sokmayız. Zaten nöbet biterse nefes alınmayacak. Madenin çıkması demek üstteki yaşamın bitmesi, ağaçların yok olması, sulama ve içme suyumuzun gitmesi demek. Nefes demek bu orman bize. Başka neyimiz var şuradan aldığımız temiz havamızın dışında.”

Fidana hasretiz...

İftar sonrası çaylar demlenip sohbetler ediliyor. Yerlikaya ailesinin akrabası Oruçlu köyünden Arzu Duyan da “Benim köyüm barajlarla yok olan bir köy. Orada mandalinden, kiraza, zeytine her şey yetişiyordu. Şimdi hiçbir şey. Fidan görünce ağlayacak hale geldim” diyor.

Bölgede arıcılık, ormancılık, tarım, tıbbi aromatik bitki üretimi, turizm gibi iş alanlarının olduğunu belirten Yerlikaya ailesinden Emine Yerlikaya’ysa sohbet sırasında kendilerinin istihdam teklifleriyle kandırıldığını belirterek şunları ekliyor: “Hep bizi istihdam hikâyeleriyle kandırmaya çalışıyorlar. Barajların hiçbir yararını görmedik, aksine zararını gördük.”