ANAYASA ve YÜKSEK MAHKEMELER...
Ülkedeki son günlerdeki sıkıntıların özünde neler vardır? Önce bunu belirlemek gerekir.
Turan Ateş Bey'in yazısı:
Biz; "GÜÇLÜ BİR YARGI DENETİMİ İLE SINIRLANDIRILMIŞ, KLASİK PARLAMENTER SİSTEM'den AYRILDIK..."
- Adı geçen sistemde; Yasama yetkisini kullanan bir PARLAMENTO...
-Bu Parlamento içindeki çoğunluğa dayanan ve dayanarak çalışan bir Bakanlar Kurulu...
-Sembolik yetkilere sahip sorumsuz bir Devlet Başkanı ( Cumhurbaşkanı) ...
-Klasik Yargı işlerini yapan; hem YASAMANIN ve hemde YÜRÜTMENİN Davranışlarını denetleyen Tam BAĞIMSIZ bir YARGI ORGANI....
Evet....Bu günkü Siyasi Sıkıntının özü de bu olsa gerek...
xxxxxxx
Osmanlı Devletinde; " ANAYASA " karşılığı "KANUN-U ESASI " sözü kullanılmıştır. Daha sonraları;" TEŞKİLAT-I ESASİYE KANUNU" adını aldı.Bu ifade,daha fazla bir devletin temel kuruluşunu, örgütlenişini düzenleyen kuralların tümünü kapsamaktadır.
Şimdiki Anayasada; temel kuruluş anlamı vardır. Anayasa öyle yasa ki devletin temel yapısını ve bu yapının başlıca kurallarını da gösteriyor.
Yalnız, Anayasa, diğer Yasaların üstünde, onlardan daha devamlı, daha geniş anlamlı ve onları doğuran, onlara analık yapan ve dayanak olan bir Yasadır.
Anayasalar, sadece devletin temel yapısını, örgütlenişlerini ve işleyiş kurallarını düzenleyerek göstermekle kalmaz. Aynı zamanda çıkarılacak yasaların uymak zorunda oldukları temel ilkeleri de göstermektedir. Bu temel ilkeler çoğu zaman , yurttaşların hakları ve özgürlükleri için verilen uzun çalışmanın sonunda ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle Anayasadaki temel ilkeler, en fazla vatandaaşların temel hak ve özgürlükleri ile ilgilidir. Bu nedenle bir devletin Anayasası, yurttaşların temel haklarını ve özgürlüklerini koruyan ana belgedir.
Bazı Ülkelerde,ANAYASA adını taşıyan bir belge bulunmayabilir. İngiltere bu konumjdadır. YAZILI OLMAYAN Bir ANAYASA Vardır. Bunun örneği İngilteredir.
Bu nasıl olabilir? Sorusu akla gelebilir...
Eski dönemlerde 100-200 veya daha büyük kapalı salonlarda Filmler izlerdik.
Ankara'nın belirli ve varoş semtlerinde; Salonda; " SİĞARA İÇİLMEZ-KABUKLU YEMİŞ YENMEZ..." leonlu tabelasına rağmen; siğarada içilir ve kabuklu yemiş de yenir.
Eğitim düzeyi yüksek belirli semtlerindeki; sinema salonlarında benzer uyarı yazıları olmaz. Ama, kimsede siğara da içmez ve kabuklu yemiş de yemez...
Yani Sorunların Çözümünde EĞİTİM Önemli bir etkendir.
xxxxxxxxxxxxxx
Tüm sorunların yeni bir ANAYASA ile çözümleneceğine inanan bir toplum, tüm sorunlarının cevabını ise Anayasada görmek istemiştir.
Anayasanın olanaklarını kendi kişisel tutumları için kullanmak isteyenler, düzenlemelerin kıaslığını birer boşluk sayıp bundan yararlanmağa çalışmakta yanlış olsa gerek.
1961 Anayasası ile getirilen kurumların ve kuralların temelin-deki ANA Düşünceye bakmak gerekir. 1961 Anayasası, Siyasal Yönetimi sınırlayabilmek için , yurttaşların haklarını ve özgürlüklerini ayrıntılı olarak sınırlamakla yetinmemiştir.
GÜÇLER-KUVVETLER Ayrılığı ilkesini benimseyerek; ORGANİK bir düzenleme ile ; SİYASAL YÖNETİMİ; Bölmek-Parçalamak- Dengelen-dirmek amacını taşımıştır. Yani KUVVETLER AYRILIĞI Sistemini be-nimsemiştir. 1961 Anayasası, bu ayrımın tam ve sağlam olmasına önem vermiştir. Bunun gerçekleşmesi sonrası da; YASAMA ve YÜRÜTME Organlarının Çalışmaları üzerinde Tam bir YARGI DENE-TİMİ kurmuştur.
Yasama özelliği taşıyan işlemleri YASAMA(TBMM), YÜRÜTME Özelliği taşıyan işlemleri de YÜRÜTME ( BAKANLAR KURULU) Organı yapabilecektir.
Bu durumda YASAMAYI,Anayasa Mahkemesi...YÜRÜTMEYİ de Danıştay denetleyecektir.
Yürütme ile Yasama arasında kesin olarak bir "GÜÇLER AYRILIĞI" yerine " GÖREVLER AYRILIĞI" kabül edilmektedir. Bu nedenle;Parlemento ile Hükümet arasında bir yaklaşım zorunlu olarak olmaktadır.
Kurumsal düzenlemeler yoluyla Siyasal Yönetimi SINIRLAMA bakımından 1961 Anayasasının getirdiği en önemli yenilik; YASALARIN ANAYASAYA Uygunluğuna veya Aykırılığına karar verecek bir YARGISAL DENETİM Kurumunun oluşturulmasında, ANAYASA MAHKEMESİNİN Kurulmasında aramamız gerekir.
Dünyada Parlementer Sistemin yerleşmiş olduğu ülkelerde, Anayasa Mahkemelerinin kurulması hiç de kolay olmamıştır.
YASAMA Organına karşı koyabilecek bir YARGI GÜCÜ,Halk iradesini Temsil ettiğini düşünen bir PARLAMENTOYA dayaalı sistemlerin mantığına aykırı düşüyor ve buna HALK Eğemenliğini zedeleyen DEMOKRATİK olmayan bir çözüm gibi bakılıyor.
Ülke uzun süre; Parlamenter Sistemin de ötesinde ; MECLİS HÜKÜMETİ ve Meclis Üstünlüğü ilkelerinin büyük bir etkisi altında kalmıştır.
Bu durumda;Parlamentodan çıkan Yasalar üzerinde YARGISAL DENETİM kurumunun kurulmasıönem kazanmıştır. Bu Kurumlarda görev alan HAKİMLER; YASAMA Organına yardımcı olacaklar ve kendileri yeni bir kural koyamayacakları ve böyle bir Yetkilerinin de olmayacağının bilincinde olacakları ilkesi öne çıkmıştır.
Ancak; Bu ANAYASA ve Getiridiği Yargısal Denetim Kurumları; Siyasal Yönetimlere sıkıntılar getirdi. Siyasal Yönetim; " Bu Anayasa ile Devlet yönetilmez...Bir Anayasa Mahkemesi var, TBMM.nin çıkar-dığı kanunları İPTAL ediyor. Bir Danıştay var; Hükümetin ve İdarenin Kararlarını İptal ediyor..."
Anayas; TÜRK TOPLUMU İÇİN LÜKS sayıldı...Türk Miiletine uygun
(layik) görülmedi...Ama Ülkenin tarihsel gelişimine ve oluşumunada uygun düşmekteydi.
1961 Anayasasına şu eleştiriler yapılıyordu...
- Anayasadaki özgürlükler sistemi, ileri Batı Toplumlarının uy-guladıkları kurallarda esinlenerek alınmıştır. Toplum, bu özgürlükleri hazmedemiyor...
-Batı Toplumları da; Özgürlüklerin kötüye kullanılmamamsı için gereken bazı sınırlamaları benimsemişlerdir. Bizdeki özgürlükler kötüye kullanılabilinir Anayasanın getirdiği düzenlemeleri de yıka-cak serbestliğe ulaşabilmek gücündedirler.
-Yasaları TBMM.de yapılması yavaş işlemektedir. Çift Meclis bunun nedeni olduğu ileri sürülüyordu.
-Yasam ve Yürütme üzerinde Anayasa Mahkemesi ve Danıştay yolu ile denetim; İktidarı ve TBMM.nin çalışmalarını engellemekte-dirler.
-Özerk Kurumlar; "Devlet içinde Devlet Özelliğini" taşımakta-dırlar. Devleti zayıf düşürmüşlerdir...Görüşleri ileri sürüldü.
1961 Anayasası ileri bir özgürlük düzeni getirdi.Bu alanda da az sınırlamalara gidildi ve Yasaların yapılması tek MECLİS Sistemin-den çift Meclis sisstemine geçildi. Bu sistem farklı bir SİSTEM yaratarak; Yasama ve Yürütme üzerinden etkili bir Yargı Denetimi kurarak; özerek kurumlarında, Devlet yönetiminde söz sahibi olmasını sağladı.
Ama; 1961 Anayasası LÜKS sayıldı. Türk Toplumuna layık ve uygun görülmedi.
İnsanımızın maddi-manevi varlığının geliştirilmesi ve kişi özgürlüğünü sınırlayan "SİYASİ, EKONOMİK ve Siyasal tüm engellerin kaldırılması " hedef alan bir ANAYASA Lüks olamaz. Yasama ve Yürütme Organlarına getirilen sınırlamalar; bir lüks değil; bir zorunluluktur.
1961 Anayasası;
-Çok geniş ve sınırsız düşünce özgürlüğü ve örgütlenme ser-bestliği getirmiştir. Ülkenin 12. Mart 1971 Öncesi Durumun yaratıl-masında; 1961 Anayasasının UYGULANMASI değil; UYGULANMA-MASI ölçülü bir şekilde etkili oldu.
-12 Mart sonrası; ilk iş; TBMM Üyelerinin Ekonomik durumları-nın düzeltilmesi olmuştur. Anayasadaki düzenlemeye göre;
" TBMM Üyelerini MAAŞ ve Ödeneklerine yapılan ZAM; bir MİLLETVEKİLİ SEÇİMİNDEN SONRA YÜRÜRLÜĞE GİRER..."
Bu Fıkra; Anayasadaki düzenlemeden çıkarıldı.
-Sonrada; Siyasi Partilerin Hazine Yardımı konusu gündem olarak; düzeltilmiştir. SİYASİ PARTİLERE Hazineden Yardım yapılmazdı. Yeni düzenleme ile;
"SİYASİ PARTİLERE Aldıkları OY ORANLARINA Göre HAZİNEDEN
Yardım yapılır..." düzenlemesi getirildi.
- Anayasanın getirdiği Temel Hak ve Özgürlüklerdeki SER-BESTLİK İlkesi; SINIRLILIK İlkesini getirdi.
-Kişi Hakları,genel olarak Kişiyi Devlete karşı koruyan Haklardır. Deşiklik sonrası ise;Anayasadaki haklar düzeninin temel endişesi, Devleti kişiye karşı korumak olmuştur.Devlet Kişiden korkmuştur.
DİRENME HAKKI;Bir Devlet içindeki üstün gücün halka ait olduğu, halkın bunu Yasama ve Yürütme organlarına devredebileceği, ancak devrettiği yetkiler kötüye kullanıldığı zamanda kötüye kullananlara karşı isyan edebileceği inancına dayanmakktadır.
Direnme;Anayasayı çiğnemeye kalkışacak Yöneticiler için bir UYARMA özelliği taşımalıdır.
Anayasanın Bekçiliği;tüm kuralların ve kurumların ötesinde; "Milletin Özgürlüğe, Adalete ve Saygınlığa bağlı Gençlerine düşer." Anayasanın Bekçiliği ile Direnme hakkı biribirine bağlanmış olur.
-İnsan Hakları; geniş bir deyimdir. Tüm insanlara, insan oluşların-dan dolayı tanınması gereken HAKLAR Bütünüdür.
-Kişi Hakları; bireyci ve liberal doktrin tarafından geliştireceği bir terimdir.Ekonomik ve sosyal haklar dışında olan özgürlüklerdir.
-Kamu Özgürlükleri; daha kapsamlıdır. Yurttaşlık hakları ile sıkı bir şekilde ilişkilidir.
XXXXXXXXXXXXX
Yukarıdaki Açıklamalarım; ilkeleri ile eğitildiğim ve belirli sürede Yaşam tarzımda da etken olan 1961 ANAYASAMIZIN Kurumları ve Kurallarıdır...
Son günlerin tartışması....
İlkderece Mahkeesi olan İst. Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin ; Milletvekili seçilen ve Tahliye edilmeyen Milletvekili CAN ATALAY'ın Cezaevinde TAHLİYESİNİN Yapılmamasından dolayı Tartışmalar...
Halk arasında bir söz vardır..." Ağzı olan konuşuyor...."
CAN ATALAY; Milletvekili Adayı olarak; YSK.ya başvuru yaptı ve ADAYLIĞI Sürecinde Milletvekili olmasında bir ENGEL Görülmedi...
Halkın Oyu ile MİLLETVEKİLİ Seçildi. MAZBATASI da KESİNLEŞTİ...
Talep gereği; Mahkumiyet Kararını veren 13. Ağır Ceza Mahke-mesinin hemen TAHLİYE Etmesi gerekir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesine de; bu konuda başvuru yapıldı. Karar olumsuz...
CAN ATALAY; Anayasa Mahkemesine Başvuru yaptı. " Ben Milletvekili seçildim...HAK İHLALİ var...Değerlendiriniz..."
Anayasa Mahkemesi talebi inceledi ve OY ÇOKLUĞU ile " HAK İHLALİ VAR..." kararını verdi...
Bu Kararın Muhatabı Öncelikle Mahkumiyet Kararını ve Tutuklama Kararını veren Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin...
13. Asliye Ceza Mahkemesi Olumsuz kararı verdiğinde Konu; 13. Asliye Ceza Mahkemesinin Denetimini yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesinindir.
Buradanda Olumsuz Karar çıktığında; Anayasa Mahkemesine Başvuru ile " HAK İHLALİ Kararı " verildi.
Bu safhada Görev; İlkderece Mahkemesi olan 13. Ağır Ceza Mahkemesidir.
Anadolu 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı; Yasaları ve özellikle de Ceza Usul Yasasını bir tarafa bırakarak; BAŞKANLIK Kararı ile Yargıtay 3. Ceza Dairesine " Görev Sizindir..."dedi...
Yargıtay 3. Ceza Dairesi de ; Anayasa Mahkemesinin HAK İHLALİ Kararını görmemezlikten geldi...Tahliye Hak getire!...HAK İhlali Kararını veren ANAYASA Mahkemesinin; Bu Kararı veren Yüksek Hakimleri hakkında SUÇ DUYURUSUNDAN bulundu...
SUÇ DUYURUSU Kararı çok yanlış...
Yargıtay ilgili Ceza Dairesinde Kararı Denetlenen ilkderece Mahkemesi HAKİMİ; Verdiği Kararda Fahiş bir Hata yapmış ise; Yargıtay Ceza Dairesi Hakim Hakkında SUÇ DUYURUSU Yapabilir. Hukuk Dairesi de yapabilir.
İlkderece Mahkemesi Hakimi; Yargıtay Ceza Dairesi Hakimleri hakkında SUÇ Duyurusu yapamaz.
Anayasa Mahkemesi Üst mahkemedir. Yargıtay- Danıştay Daireleri ANAYASA Mahkemesi Hakkında SUÇ Duyurusu da yapamaz...
Yaparsa ne olur? O KARAR; " YOK HÜKMÜNDEDİR..."
Yani; Yargıtay Ceza Dairesinin; Anayasa Mahkemesi Üyeleri hakkında verdikleri KARAR YOK Hükmündedir.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi Heyeti; bu SUÇ DUYURUSU ile Anayasayı ihlal ettiler...
İlkderece Mahkemesi Hakimlerinin Kararları, Yargıtay safhasında denetlenirken SUÇ Unsuru bir durum varsa; SUÇ Duyurusu yapabilir.
Zaman zaman Yargıtay; Denetlediği Kararlarda; fahiş Hatalar gördüğünde Kararı veren ilkderece Mahkemesi Hakiminin Mahkeme Yetkisinin değiştirilmesini de talep edebilir.
Bazı Yargıtay Daire Başkanları; Kararlarını Hukuk İçinde kalarak veren ilk derece Mahkemesi Hakimlerinden isim vererek; Yargıtay'a Üye seçilmesini de sağlarlar...
20. Hukuk Dairesi Başkanı merhum F. ALTBAŞOĞLU; benim için böyle bir istekte bulundu. Ama; sonradan İPTAL Ettirdiğim-İdari Yargıdan-Müfettiş Hal Kağıtları engel oldu...
Bu Üçlü Yargı Birimlerinin Görev tartışması altında; " SİYASİLERİN Anayasa Değişimi..." düşüncesi çıktı...
Ne yapılmak isteniyor?
YARGI Organlarını karşı karşıya getirdiler.Bir Anayasa Değişikliği Gündeme getirildi...Nasıl bir DEĞİŞİKLİK olacaktır?
Elbette; bu gelişmeler ve düşünceler karşısında; ANAYASAYA da " TESLİM OL!..." çağrısı yapamayacağız....Hukuk Sınırları içinde kalarak; yanlarındayız...
Halk; Ekonomik Sıkıntılar içinde ve yaşam sürdürmektedirler. Halk; Ülkedeki bu gelişmelerden habersiz ve kendi ekonomik sorunu ile başbaşa kalmış, sıkıntıları aşmak peşindeler...
xxxxxxx
Mevcut-uygulanan ve yürürlükte olan- Anayasamızın 148. Maddesi; Anayasa Mahkemesinin 148. Maddesi; kapsamlı bir şekilde Yüksek Mahkemenin " GÖREV ve YETKİLERİNİ " düzenle-miştir.
- Anayasa Mahkemesi; kanunların,Cumhurbaşkanlığı kararna-melerinin ve TBMM İçtüzüğünün Anayasaya şekil ve esas bakımla-rından uygunluğunu denetler ve bireysel başvuruları karara bağlar.
-Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler.
-Ancak olağanüstü hallerde ve savaş hallerinde çıkarılan Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin şekil ve esas bakımından Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesinde dava açılamaz.
-Anayasa Mahkemesi; Yüce Divan sıfatı ile; Kendi Başkan ve Üyeleri yanında, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkan ve Üyelerini...
-Cumhurbaşkanını,TBMM Başkanını, Cumhurbaşkanı Yardımcı-larını Bakanları,Başsavcıları ve Başsavcı Vekillerini,Hakimler-Savcılar Kurulu Üyelerini...
-Genelkurmay Başkanını, Kara,Deniz ve Hava Kuvvetlerini Komutanlarını görevleri ile ilgili suçlardan yargılar.
- Anayasa Mahkkemesi Kararları kesindir.
-Yüce Divan-Yargılama Kararlarına karşı yeniden yargılama yapılması için Yeniden İnceleme yapılabilir.
-Anayasa Mahkemesi Kararları KESİNDİR...
-Kararlar salt çokunlukla alınır.Yalnız, Anayasa Değişikliğinin İptaline,Siyasi Partilerin kapatılmasınıa ve Hazine yardımından yoksun bırakılmasına karar verilebilmesi için, Oylamaya katılanlarınh 2/3 Oy çokluğu ile verilir.
- İlkderece Mahkemelerinde, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay'da, önlerinde görmekte olan davalarda uygulanan Yasal Düzenlemenin Anayasaya Aykırı görürlerse; Anayasa Mahkemesine de başvurabilir-ler.
-Anayasa Kararları Resmi Gazeteden yayınlanarak yürürlüğe girer...
xxxxxxxxxx
Bugünlerde ; Tartışılan ; Yetkilerinin sınırlandırılması taleplerini geride bırakan; Yüksek Mahkemenin Kapatılması arzuları...
Mahkemenin Kapatılmasına kimsenin gücü yetmez. Kapatma arzusunda olan Kurumlar; Kendileri kapatılır ve Anayasa Mahkemesi yaşar...Yaşamaya da devam eder...
Anayasayı anlamayadık.Ve Anayasayı anlmak; Onun Kurallarına ve Kurumlarına bağlı ve saygılı olmaktır...
Anayasayı anlamak demek,onu yerli yerine,temeldeki ekonomik ve sosyal etkenleri anlamağa başlamak demektir...
Bu Görüşler; merhum Anayasa Prf. Merhum MÜMTAZ SOYSAL Hocamıza aittir.
Saygı ile...