Ana Ocağı: Kışın Sıcaklığı
Bizim kız : Nurşen Karayanız sayfasından...
Dışarıda kar savruluyor. Beyaz örtü, dağları, taşları, çatılardaki kiremitleri ve bahçedeki çıplak ağaçları sarmış. Gökyüzü griye çalmış, rüzgâr ince ince esiyor, ama içeride bambaşka bir dünya var…
Burası ana ocağı… Küçük bir köy evi. Elektrik yok belki, ama sobanın çıtırtısı, içerideki sıcaklığı anlatmaya yetiyor. Odanın köşesinde, eski ama dimdik duran odun sobası yanıyor. Üzerinde fokur fokur kaynayan bir çaydanlık var, sobanın içindeki közler arada bir hışırdayarak düşüyor. Sobanın üzerinde bir tencere duruyor, belki tarhana çorbası, belki de anne eliyle pişmiş mis gibi bir kuru fasulye… Ne olduğu önemli değil, kokusu bile insanın içini ısıtmaya yetiyor.
Bir köşede büyük bir minder, duvarda el emeğiyle dokunmuş kilimler, sobanın başında eski bir ahşap masa… Masanın etrafında toplanmış insanlar, dede dizinin dibinde torunları oturtmuş, eski zaman hikâyeleri anlatıyor. Bir yandan ocaktaki kestaneler patır patır patlarken, bir yandan da sıcak ekmek kokusu yayılıyor odaya. Anne, ocağın başında, sac ekmeğini pişirirken babaanne iplik eğiriyor, çorap örüyor belki de.
Dışarıda rüzgâr uğulduyor, ama içeride herkes güvende. Elektrik olmasa da kandilin soluk ışığında her şey daha bir sıcak, daha bir samimi. Saatlerce televizyona bakılmıyor burada; sohbetler, kahkahalar, dualar var. Sıcak çay bardaklara dolduruluyor, küçük çocuklar bir yandan oyun oynarken bir yandan da büyüklerin anlattıklarını merakla dinliyor.
Burası ana ocağı… Anadolu’nun kalbi, sıcaklığın, samimiyetin en güzel hali. Modern hayatın soğuk ekranlarından, yapay ışıklarından uzakta; gerçek sevginin, paylaşılan lokmanın, içten bir selamın yaşadığı yer. Sadece bir ev değil, insanın yüreğinde taşıdığı en sıcak anıdır.
Ve işte böyle, Anadolu’da kış geceleri böyle geçer… Sobanın sıcaklığı gibi, anıların sıcaklığı da hiç eksilmez.
Takip et
instagram.com/nursenkrynz